Altın Tepe
Spufford, çağdaş edebiyatın en orijinal isimlerinden birisi.“Altın Tepe” dünya çapında büyük bir başarıya ulaşarak 2016 Costa ilk roman Ödülü, 2017 RSL Ondaatje Ödülü, 2017 Desmond Elliot ödüllerini ve daha başka birçok edebiyat ödülünü aldı. 2016 Guardian yazarlar seçkisinde Sarah Perry, Alex Preston, Lucy Hughes-Hallett, Penelope Lively tarafından yılın en iyi kitabı seçildi.
"Spufford, çağdaş edebiyatın en orijinal isimlerinden birisi." - Nick Hornby
Eğer bir hafta sonra, Bay Smith’in New-York sokaklarındaki gezintilerinin bir haritası çizilse ve her bir yolun çizgisi, Smith’in üzerinde attığı adımlarla doğru orantılı olarak kalınlaşıp incelseydi, başı Lee Hanım’ın evine denk gelen iç içe geçmiş bir yılan şekli çıkardı ortaya. Kalın bir çizgi, Smith’in her sabah kahvaltısını yaptığı, Hendrick’le ve sayıları her daim artan gediklilerle samimi sohbetler ettiği ve Septimus Oakeshott’tan soğuk selamlar aldığı Merchants Kahve Dükkânı’na çıkardı. Azımsanmayacak derecede mürekkep yiyen, fakat nispeten daha ince bir başka çizgi de Altın Tepe Caddesi’ne ve Lovell’lara giderdi; ve yine bir başkası da, şehrin dış çeperinde; batıda ya da Broad Way’in Hudson tarafında kalan ve buradan oldukça kullanışlı kollara ayrılıp Smith’in bulabildiği her meyhaneyi ya da mahzeni ya da batakhaneyi bile isteye ziyaret ederek her birinde kayıp şeyleri gizlice bulma konusunda uzmanlaşmış birilerini aradığı dar sokaklara uzanırdı. Londra’da da böyle insanlar vardı tabii, gün ışığıyla şehrin suç katmanı arasında, hanım evlatlarıyla çeteler arasında iletişim noktası olma görevini üstleniyorlardı ve eğer sizi soyan bir hırsızla pazarlığa girişmek istiyorsanız kapısını çalacağınız kişiler bunlardı. Fakat artık New York bu sofistike rahatlıktan mahrum olduğundan mı, yoksa yanlış sorular sorduğundan mı bilinmez, Smith’in eline geçen tek şey girdiği toprak zeminli odalarda karşılaştığı kasvetli sessizlik ve oralarda içenlerin kendisine attığı pek de dostane olmayan bakışlardı. Bu arada bir kez kullanılmış olamayacak kadar kalın olan başka çizgiler, Smith’in hedefinin gerektirdiği sorgulamaları mümkün olduğunca gizli bir şekilde gerçekleştirebilmek için yola çıktığı mekânları işaret ediyordu. Fakat bu yılanın ana ve destekleyici uzuvlarını birbirine karıştırmak –bu uzuvları narin çizgilerin oluşturduğu bir labirentte âdeta kaybetmek– tıpkı bir örümceğin, kolları her yöne uzanan ağlarını andırıyordu; sanki Bay Smith şehrin barındırdığı her sokakta, caddede, limanda ve yolda en az bir kere, hiç acele etmeksizin dolaşmayı kendine sistemli bir meşgale hâline getirmiş gibi görünüyordu. Bay Smith neredeyse her yerde, soluklarının arasında ıslık çala çala gezinmişti; fakat arkasından şöyle bir gördüğü o zayıf, uzun boylu, siyah saçlı hırsıza benzer kimseye rastlamamıştı. Belki de hırsız uzun saçlarını kestirmiş ya da şapkasının ardına saklamıştı, belki çok göz önünde görünmemeye çalışıyordu, belki de şehrin dışındaki yerleşim yerlerinde yaşıyordu –Greenwich ya da Haarlem, Breuckelen ya da Flushing gibi– ki Smith buralara henüz uğramamıştı; belki de Smith’in şansı yaver gitmiyordu, şehirde sadece altı bin kişi yaşıyor olsa da ikisinin bir daha asla karşılaşmaması, birbirini kesen çizgiler üzerinden tekrar tekrar geçip asla aynı anda aynı yerde rastlaşmamaları da muhtemeldi. FRANCIS SPUFFORD